“Bir haberi yapmak için felaketlerin olması gerekmez” – SEVDA ALANKUŞ
“Bir haberi yapmak için felaketlerin olması gerekmez”
Kuşkusuz üniversitedeki en karizmatik, en özgün hocalarımızdan biriydi Sevda Alankuş… Hepimiz için bir idoldü. Onlarca kitaba imza atarken, kadın ve öteki odaklı gazeteciliği savunarak, her zaman başka bir alternatifin mümkün olduğunu hatırlatırdı. Aradan yıllar geçti, şartlar değişti ama o fikirlerinden asla ödün vermedi. Avrupa Komisyonu’nun davetlisi olarak seminer vermek üzere Kıbrıs’ta olduğunu öğrenince soluğu hemen yanında aldım. Son zamanlarda Kıbrıs Türk basınında tartışılan tüm sorunları ona sordum, öyle sanıyorum ki en doğru cevapları almayı başardım.
“Dünyayı değiştirmek istiyorsanız iletişim fakültelerini seçmelisiniz”
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Sevda Alankuş… Daha sonra yüksek lisans ve doktora eğitimini de Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi üzerine tamamladı. 1983 yılından beri akademisyen olarak çalışıyor. Gençlere ‘dünyayı değiştirmek istiyorsanız iletişim fakültelerini seçmelisiniz’ önerisinde bulunuyor. Bu durumda ben de merak ediyorum acaba onun da kariyeri boyunca bu alanda çalışmayı tercih etmesinin nedeni bu muydu? Değişik bir soru diyerek, gülümsüyor ve anlatmaya başlıyor.
“Aslında sanırım siyaset bilimini bu nedenle seçtim. Siyaset biliminde siyasetin, toplumun dinamiklerini anlıyorsunuz. Medya da bunun parçalarından birisi. İkisini birbirinden ayrı düşünemiyorum ama hani böyle siyaset bilimi temeline sahip olmanın özellikle günümüzde medyayı anlamak açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Evet, bu durum dünyayı değiştirme fikrimle ilgili sayılabilir tabii. Medya alanı biraz daha renkli ve bu dünyayı değiştirme nasıl olacaksa, etrafınızdaki küçücük şeylerden başlayarak belki. Ama kuşkusuz medya bunu yapabilmenin en önemli araçlarından biri olsa gerek. Biraz hayal kırıklığına da uğradım tabii ama sonuç olarak bu alandayım. Kendi adıma bir şeyleri değiştirebildim demek çok iddialı olur ama ben kendi akademik çizgim içinde tutarlı, etrafımıza baktığımızda gördüğümüz iktidar, kadın erkek ilişkileri, arkadaş ilişkilerine kadar iletişime buradan baktığım, toplumsal cinsiyet odaklı habercilik, alternatif medya, Feminist medya eleştirisi, barış gazeteciliği gibi daha çok yayın medyaya alternatif arayışlar içerisinde çalıştım.”
“Haber yapısal olarak yanlı bir şey”
‘Haber gerçeği aktardığını iddia eden tek anlatı biçimi’ diyor Sevda Alankuş belki de bu yüzden haberden, ne kadar kaçmaya çalışsak da, kaçamıyoruz. Onun hayatımıza sirayet eden bir yanı var hep oluyor. Neredeyse her gün, hiçbirimiz, haberden kaçamıyoruz. Bu durumda Sevda Alankuş’un bizim için iyi gazeteciliği tanımlamasını istiyorum.
“İyi gazetecilik hak odaklı, öteki odaklı gazetecilik olarak tanımlanabilir. Bu da yaygın medyada görmediğimiz bir şey. Hatta alternatif medyada bile çok karşılaşmıyoruz. Haber hakikaten yapısal olarak yanlı bir şey… Taraflı, bütün güç ilişkileri içerisinde güçlü olandan yana. Bütün hegamonik anlatılar gibi… Bu açıdan baktığımda benim derdim her zaman nasıl alternatif, farklı habercilik yapılabilir oldu. Bunu da çok kabaca anlatacak olursam hak ihlali yapmayan, hak ihlallerini takip eden, ötekileştirmeyen, ötekiler için habercilik yapmak, iyi bir gazeteciliğin tanımı olabilir.”
“Haber değeri tanımına yeniden bakmak gerekiyor”
Sevda Alankuş’un hep söylediği bir şey var. Süreç odaklı ve toplumsal cinsiyet odaklı habercilik yapmak… Bunların ne olduğunu ve nasıl yapılabileceğini sadece gazeteciler için değil, okurlar için de detaylandırmasını istiyorum.
“Bunun çok çeşitli yöntemi var ve inanın ki çok da zor bir şey değil. Yaptığınız haber her ne ile ilgili olursa olsun, onu toplumsal cinsiyet odaklı kılabilirsiniz. Mesela bu yılın bütçesini haber yapıyorsanız, sosyolojik bir anlayışınız varsa, bu toplumda en çok kimler ihtiyaç içerisinde, yoksullar, kadınlar, yaşlı kadınlar, göçmen kadınlar tüm bunları gözeterek haberinizi yaparsanız, ekonomi politikalarına buradan bakabilirsiniz. Mesela eğitim harcamalarını, eğitime ayrılan kalemi bu açıdan değerlendirebilirsiniz. Herhangi bir haber için de bu söz konusu. Haberi yazarken, klişe, basmakalıp ifadelerden kaçınırsanız; kadın sürücü kaza yaptı, cinnet geçiren koca cinayet işledi demezseniz de toplumsal cinsiyet odaklı habercilik yapmış olursunuz. Bunun ötesinde haber değeri tanımına da yeniden bakmak gerekiyor. Biz sadece olağan dışı olanı, ünlülerin hayatını, günceli, haber gibi gördüğümüzde çok fazla sonuç odaklı habercilik yapmış oluyoruz. Oysa süreç odaklı habercilik yapmalıyız. İlle de bir haberi yapmak için felaketler yaşanmasını beklememeliyiz. Felaketler olmadan da, felaketi getirebilecek şeyleri görüyorsak, işte onların da haberini yapmalıyız. Kuzey Kıbrıs’ta kadın sığınma evi yoksa ve artık yılda birkaç kadın cinayeti işleniyorsa yapacağınız şey bunu habere dönüştürmek olmalı. Güncel bir konu olmayabilir ama siz onu sistematik olarak haber yaparsanız bir şeyleri değiştirmeye başlayabilir, güncel bir konuya dönüştürebilirsiniz.”
“Siz okuyucuya ne sunarsanız, o bir model haline geliyor”
Kıbrıs’taki medyanın bir diğer önemli sorunu, cinayet haberlerini tüm detaylarıyla anlatmaya olan merakı… Sevda Alankuş bir röportajında ‘ben cinayet haberlerindeki detayları okumak istemiyorum’ diyor. Elbette ben de bu detayları okumak, istemiyorum. Cinayetler adeta tarif edilirken, bunları kim okumak istiyor, bunlar kimin için yazılıyor…
“Çok güzel bir noktaya değindiniz. Okuyucu bunu istiyor, bence çoğunlukla bir mit, gerçek dışı bir düşünce… Siz okuyucuya ne sunarsanız, bir süre sonra, o bir model haline geliyor ve isteniyor. Ama siz sunduğunuz şeyi değiştirmeye başlayın bakalım, bunun yanında okuduğum araştırmalar özellikle de kadınların bu tür haberleri okumak istemediğini gösteriyor. Şiddet detayları içeren, cinayeti tüm ayrıntılarıyla anlatan, fotoğrafıyla gösteren haberden bahsediyorum… Bunlar hep şiddeti normalleştiren, sıradanlaştıran şeyler. Bunun kesinlikle yapılmaması gerekiyor. Böyle bir haber başka türlü çerçevelenirse, bence daha çok bile okunur çünkü o zaman kadınlar da okur. Bunun yanında gazetecinin kamusal sorumluluğu da var. Bir gazete olarak tüm o detayları verdiğinizde bir başka suç eğilimi olan kişiye, bunun nasıl yapılacağını öğretmiş oluyorsunuz, Hatta rol model gibi, biri birini tekrarlayan cinayetler ortaya çıkıyor. Ben demiyorum ki medya bu cinayetlerin nedeni ve sorumlusu ama Türkiye’de tüm bunları çok oldu. İntihar haberleri için de bu durum geçerli. Hatta ben intihar haberlerinin hiç verilmemesi gerektiğini düşünmekteyim. Buradaki basında benim dikkatimi çeken, adli tıp raporunu, mahkemede okunan polis raporunu olduğu gibi alıp, noktasına virgülüne dokunmadan, olduğu gibi kullanmaları. Tabii ki bu raporlarda korkunç detaylar oluyor. Onlarla yüzleşmenin bir manası olduğunu düşünmüyorum. Çok büyük bir hata yapıldığı kanısındayım. ”
“Internet haberciliği ile hayatımız hem kolaylaştı hem zorlaştı”
Bütün bunların sonucunda Sevda Alankuş’a göre bütün iş okuyucuya düşüyor. Okuyucunun neyi, kimi okuması, izlemesi gerektiğini bilinçli olarak seçmesi gerekiyor. Hatta bir röportajında Umberto Eco’dan bir alıntı yaparak ‘hepimiz koltuklarımızdan başlayan bir gerilla savaşına girmeliyiz’ ifadesini kullanıyor.
“Umberto Eco koltuklarımızdan başlayarak derken, o haber kanalını değil de başka bir haber kanalını izle demeye çalışıyordu. Artık haberleri ve gazeteleri daha çok internetten okuyoruz. Hayatımız hem kolaylaştı, hem de zorlaştı. Daha çok haber ama çok haber içerisinden de doğruyu yakalamak daha güç ve daha fazla çaba gerektiriyor. Bu yüzden de hepimizin eleştirel medya okuryazarlığını geliştirmesi gerekiyor. Bizlerin bunu öğrenmesi, hatta çocuklarımıza da bunu öğretmemiz gerekiyor. Facebook da önümüze bir haber düşüyor, biz de paylaşıyoruz, çok yanlış olan bir haberin yeniden üretilmesine olanak yaratıyoruz. Bunun sonuçları bazen çok büyük bile olabiliyor. Bunu unutmamak gerekiyor. Artık neyin doğru, neyin doğru olmadığını anlamanın yöntemlerini öğrenmemiz gerekiyor. Haber sitelerinde seçici olmamız, daha aktif olmamız gerekiyor. Alternatif medyayı da kullanmak gerekiyor.”
“1960-1963 yıllarında Kıbrıs’ta yaşadım”
Kıbrıs’a karşı her zaman çok ilgili oldu Sevda Alankuş… Şuan İzmir’de yaşamasına rağmen ada ile güçlü bağları, buraya dair araştırmaları, Kıbrıs Türk basınına olan ilgisi sürüyor. Hatta yıllar evvel, doktora tezini bile Kıbrıslı Türk siyasal elit üzerine yaptığını biliyorum. Bu ilginin elbette bir sebebi olmalı. Meğer tüm bunların nedeni çocukluk dönemine dek uzanıyor.
“Babam 1960-1963 yılları arasında Türk ordusunda Kıbrıs’ta askerdi. Ben ana okula burada gittim. Küçük Kaymaklı’da oturuyorduk. O yılları çok net hatırlıyorum. Hatta ev sahiplerimiz kızı hala çok yakın arkadaşım, görüşüyoruz. Buradan ayrılırken 6 yaşındaydım ama adayı hiç unutmadım. Kız kardeşim de burada doğdu. Sanırım o yıllardan kalan bir ilgim, sıcaklığım vardı. Büyüdükçe de adadki İngiliz dönemini merak ettim. Türkiye’de o zaman 12 Eylül sonrası bir dönemi yaşıyorduk. Kıbrıs bana çok farklı gelmişti. Tarihideki farklılıklardan ötürü siyasi dinamikleri daha farklı olabilir diye düşündüm. İngiliz sömürgesiydi, daha heterojen bir nüfus vardı. Bu siyasal kültür nasıl oldu, Türkiye’den farklı biçimlendi mi, bunları merak edip, araştırdım. Kıbrıs’ta da çok dostum vardı. Onlar da yardımcı oldular. Ben de genel Türkiyeli profilin dışında olaylara bakmaya çalıştım. Daha sonra uzun zaman burada yaşadım. Kıbrıs’a olan sevgim, ilgim daha da arttı.”
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!