“Kıbrıs’ta korsan kitap kültürel çölleşme yaratıyor” – Hakan Tanıttıran
“Kıbrıs’ta korsan kitap kültürel çölleşme yaratıyor”
Hakan Tanıttıran Türkiye Yayıncılar Meslek Birliği Genel Sekreteri ve Türkiye Yayıncılar Federasyonu yönetim kurulu üyesi… KKTC vatandaşlığına sahip Türkiyeli… Türkiye’nin özgün, önemli yayınevlerinden Kalkedon’un kurucusu… Yayın hayatına kazandırdığı beş yüze yakın yayın kitap ile Türkiye’de yayıncılık dünyasının merkezinde çalışmaya, aynı zamanda da adayla olan yakın bağlarını korumaya devam ediyor. Türkiye ve Kıbrıs’taki yayın hayatını, okur profillerini, telif haklarına dair verdiği çabayı samimiyetle anlattı. Bandrol sorununun ülkemizde neden bir türlü çözülemediğine kafa yorduk.
“Kalkedon körler ülkesi anlamına gelir”
Kalkedon Hakan Tanıttıran’nın sahip olduğu, severek takip ettiğim, özgün bulduğum en önemli yayınevlerinden biri… Sohbetimize Kalkedon’nun nasıl hayat bulduğunu konuşarak başlıyoruz.
“Yayıncılık benim ilgi alanlarımdan biriydi. Daha önce başka işler yapıyordum ama o işleri yaparken de kitap hazırlıyordum. Yayıncı arkadaşlarıma kitap öneriyordum. Önerdiğim bazı kitapları edit ediyordum. 2001 yılında dünya solundan çeviriler üzerine Cosmopolitik isimli bir dergi çıkardım. Çok ilgi gördü. Ardından bu çevirileri çoğaltmaya karar verdim. Dünya solu ile Türkiye solunu gündemlerini ortaklaştırmaya çalıştık. 1949 yılında Einstein’nin ‘Neden Sosyalizm?’ başyazısıyla New York’ta yayın hayatına başlayan Monthly Review’nün Türkçe çevirisini yayımlamaya karar verdik. Ve yayımladık. Bu çok önemli bir dergidir. Neden? 1949’dan bugüne kadar her ay aralıksız yayınlanır. Dünyanın devam eden en eski sol dergisidir ayrıca… Devasa bir külliyattır. Bu derginin Türkçe haklarını alırken benden yayınevi ismi istediler. Böylece bir dergi için bir yayınevi kurmuş oldum. Sonra da, ‘Madem ki kurdum biraz da kitap yayınlayayım,’ dedim. Böylece Kalkedon Kadıköy’de kuruldu. Zaten Kalkedon Kadıköy’ün antik ismi… Kalkedonia’dan gelir. Bizans’tan bile eskidir. Eski Yunanca’da körler ülkesi anlamına gelir. Biz de, ‘Körler ülkesinde bir yayınevi kuralım, gören gözler olalım,’ dedik. Böylece başladık. Genç yaşta devrimci oldum. Sosyalist gelenekten geliyorum. Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde kurucuydum. Uzun yıllar genel başkan yardımcılığı yaptım. Uzun bir siyasi hayatım var. Türkiye’nin içine düştüğü durumda bir sosyalistin kendini en iyi koruyabileceği, en iyi ifade edebileceği ve geçimini sağlayabileceği alanın yazı ve kitap olduğunu düşündüm. Gerçekten de öyle oldu. Ticaretin çürüdüğü, herkesin hayatta kalmak için taklalar attığı yerde, biz kitapla kendimizi koruduk, geliştirdik.”
“Türkiye’nin Kıbrıs’a karşı kültürel ilgisi yok”
Türkiye’de yayıncılığın durumunu, okur profilini de konuşuyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye yayınlanan eserlere destekte ülkemizden çok daha ileride…
“Türkiye’de kitap okuma profili biraz değişti. Okunan kitap sayısı da arttı. Yayınevleri çoğaldı. Türkiye bugün dünyada kitap üretimi bakımından dokuzuncu sıradadır. Ancak burada bir belirsizlik var. Çünkü bu miktara okul kitapları da dahil ediliyor. Kültür ve eğitim kitapları diye ayırırsak, kültür kitapları kısmı biraz zayıftır açıkçası… Yine de toplam kitap üretiminde dünyada dokuzuncu sıradayız. Kitap anlamında Avrupa’nın büyük ülkelerinden biriyiz. ‘Türkiye ders çalışıyor ama kitap okumuyor,’ diye bir değiş vardır bizde. Eğitim kitapları, akademik kitaplar çok daha fazla basılıyor, satılıyor. Elbette kültürel kitaplara da ilgi var. Okur profili de değişti demiştim demin. Muhafazakar kesimler daha fazla okumaya başladı. Artık literatürde bu kitaplar da önemli yer kaplıyor. İslami eserler yayınlayanlar kendi meslek birliklerini de kurdu. Ancak yayıncılığın başka sorunları da var. Örneğin editörlük… O alanda uzmanlaşmamış kadro var. Yayıncılar Birliği vasıtasıyla editörlük kursları düzenlemeye başladık. Yayıncılığı desteklemek için ilk eser desteği benzeri uygulamalar devreye sokuldu. Kültür bakanlığı her ilk eserden 200 tane alır. Çeviri destekleri vardır. Başka dillerde yayınlanacak Türkçe eserler için Kültür bakanlığının çeviri destek fonu vardır. Her yır Kütüphaneler Genel Müdürlüğü devlet kütüphaneleri için yayınevlerinden belli sayıda kitap satın alır. Ama çok yüksek adetlerde değil… Hatta benim girişimimle Kültür bakanlığı Kıbrıslı Türk yazarların eserlerini satın alıp Türkiye’deki kütüphanelere, Anadolu’daki 300’e yakın kütüphaneye dağıttı. Maalesef Türkiye’nin Kıbrıs’a karşı kültürel ilgisi yok. Benim ilişkimden dolayı bu proje gelişti. Daha önce kimsenin aklına gelmemişti. Türkiye’de genelde Kıbrıs’la ilgili birkaç popüler şahsiyetin kitabı yayınlanır veya Kıbrıs’ın jeopolitik önemini vurgulayan kitaplar basılır. İlgi bununla sınırlıdır. Bu anlamda en çok Kıbrıs kitabı yayınlayan Kalkedon’dur. Yaklaşık kırka yakın Kıbrıslı yazarın ve Kıbrıs’a dair çeviri kitap yayınladık. Israrla direniyorum. ”
“Okuyacağım kitapları yayınlamaya çalışırım”
Aslında Hakan’ın yayıncılık algısından anladığım kendi okumayacağı kitapları yayınlamayacağı yönünde…
“Kendi ilgi alanımı öne çıkarırım. Anadolu tarihi, pedagojik kitaplar… Ben kendi okuyacağım kitapları yayınlamaya çalışırım. Telif hakları satın alınarak çeviri kitapları da yayınlanır. En son yayınladığım kitap da çok enteresandır. Bronz Çağı’nda günümüze Alevilik ritüellerini anlatan bir kitap… Önemli bir araştırmacı yazarımız var. Aleviliğin İslam’da yeri olmadığını, Hz. Ali’den gelemediğini iddia eder. Anadolu’nun kadim inanışlarının bugüne ulaşmış biçimi ve toplamıdır iddiasında bulunur. Anadolu tarihinin köklerini aramaya yönelik bir ilgim var. Efsanelerin de izini sürüyorum. Böylece yazılı kültürün olmadığı dönemlere dair bilgi sahibi olabileceğimize inanıyorum. Bunlar efsaneden öte inanış, ritüeller… Ayrıca eski Yunanca’dan çevirdiğimiz çok önemli kitaplar var. Bu kitaplarda Kıbrıs da geçer. Örneğin, Digenis Akrites, Anadolu’nun ilk yazılı destanı… Bunu antik Yunanca’dan Türçeye çevirdik. Digenis EOKA’nın kurucusu Grivas’ın kullandığı lakaptır ayrıca… Planın ismi ise Akritas planıdır. Hatta bu kitaplar sonucunda görünür ki Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Anadolu kökenli halklardır. Onlara Rum denmesinin nedeni de budur. Kendilerine Helen diyorlar ama değildirler. Nazım Beratlı’nın da bu konularda bazı araştırmaları var. Biliniyor. Kıbrıslı Türkler’in büyük bölümü Anadolu’dan Yavuz Sultan Selim ve sonrasında göçen Alevilerdir. Bu kesindir. Hatta benim hala sizde gözlemlediğim, sürdürdüğünüz Alevi gelenekleriniz var. Bir diğer kitap da tüm bunlarla bağlantılı ‘Bizanslı Heretiklerin Tarihi’ kitabıdır. İngilizce metinler yanında antik Yunanca kayıtlardan da yararlandık. Çok ilginç bir tarih çıktı ortaya. Bu kitabın bir bölümünde 7. Yüzyılda on bin Paulikan’ın (sapkın görülen bir Hristiyan akım) Bizans İmparatoru tarafından Tunceli Malatya bölgesinden Kıbrıs’a sürüldüğü anlatılır.”
“Korsan kitapla mücadele etmek için bandrol uygulaması”
Türkiye’deki telif hakkını, Kıbrıs’ın kuzeyinde bu konunun neden çözüme kavuşamadığına da kafa yoruyoruz.
“Çok sayıda telifli eser basılır. Türkiye’de yıllık 400 milyonun üzerinde kitap üretilir. Bunu sadece Türkiye’de uygulanan bandrol sayesinde biliyoruz. Bandrol her kitabın arkasına yapıştırılan ve kitabın bilgilerini taşıyan bir kodlama etiketidir. Başlangıçta sadece korsan kitabı ayırt etmek için kullanılıyordu. Zaman içinde yazarların telif haklarını da koruyan bir uygulamaya dönüştü. Uluslararası Telif Hakları ortak kuruluşu IFRRO’da Türkiye’yi temsil ediyorum. Bugün Türkiye oradaki standartlara oldukça yakındır.”
“Kıbrıs’ta korsan kitap çok ciddi sorun, kültürel çölleşme yaratıyor”
Kıbrıs’ta yazarların en önemli sorunu, hayatlarını yazarak kazanamıyor oluşu… Edebiyatımız gelişememesi bir başka sorun. Hakan ise bunun nedenini korsan kitaba bağlıyor…
“Kıbrıs’taki yazarların üretimlerini yeterince geliştirememe nedeni temelde Türkiye’deki kitapların buraya gelişleriyle, satışlarıyla ilgilidir. Kıbrıs’ta Khora Yayınevi’nin editörlüğünü de yaptığım için dikkatimi çeken bir konu oldu. Burada yayınevi, kitapevi iç içe geçmiş durumdadır. Işık, Galeri Kültür, Khora gibi… Hepsi Türkiye’den gelen kitapları satarlar, buradan elde ettikleri gelirle de Kıbrıslı yazarların kitaplarını yayınlarlar, telif öderler. Fakat Kıbrıs’ta ciddi bir korsan kitap sorunu var. Türkiye’den gelenler bu kaçak kitapları getiriyor. Festivallerde, süpermarketlerde kaçak kitaplar satılıyor. Korsan kitap olarak fiş kesiliyor. Yayınevlerinin geliri düşüyor. Kendi yazarlarına bütçe ayıramıyor. Bu kültürel çölleşme anlamına geliyor, vergi kaybı yaşanıyor. Okullara giren kitaplar dahi pedagojik anlamda denetlenemiyor. Türkiye için çok büyük rakamlar değil ama sizin için korsan kitap ciddi sorundur. Pek çok hükümetle görüştük bugüne kadar bu konuyu, fakat çözüme ulaşamadık. Hükümetler değişti. İki yıl geçti. İnanılır gibi değil.”