“Tabloları ilk gördüğümde ağladım” – Yiannis Toumazis

“Tabloları ilk gördüğümde ağladım”

Sanatın insanları birleştirici gücüne en somut biçimde In Culture We Trust projesi kapsamında Kültür Teknik Komitesi’nin çabaları sonucunda şahit olduk.

Proje kapsamında Kıbrıslı Rum ve Yunanlı sanatçılara ait 219 tablo ile Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu’nda (KRYK) Kıbrıslı Türklere ait görsel işitsel malzemeler karşılıklı iade edildi.

Uzun çabalar sonucu Şubat ayında küçük bir sergi ile kamuoyu ile paylaşılan tüm bu eserler, bu kez Yeniden Doğuş sergisi ile güney Lefkoşa’da sanatseverlerle buluştu.

Temmuz ayı boyunca adeta ziyaretçi akınına uğrayan sergiyi küratörü, sanat tarihçi, Kültür Teknik Komitesi Eş Başkan Yardımcısı Dr. Yiannis Toumazis ile konuştuk.

Öncelikle “In Culture We Trust” isimli iki toplumlu projeyi konuşuyoruz. Başladığı günden bu noktaya gelinceye kadar yaşanan süreci Yiannis Toumazis benim için özetledi.

“İki yıldan fazla bir süre önce, İki Toplumlu Kültür Teknik Komitesi’nden arkadaşlarım Kani Kanol ve Ruzen Atakan, Androula Vassiliou ile konuşarak Kıbrıslı Rum sanatçılara ait tablolar olduğundan bahsetti. Bunların geri iade edilmesi ile ilgili bir inisiyatif başlatmak istediklerini söyledi. Her şey böyle başladı. Elbette çok heyecanlı bir süreçti, bir o kadar da zor oldu. Crans Montana’da yaşanan dağılmanın ardından komite bir süre durağan duruma geçmişti. Yine de biz bu hedeften vazgeçmedik. İlk önce Kıbrıslı Türklerin iade edeceği tablolara karşılık ne verilebileceğini değerlendirdik. 1963 yılı öncesine ait KRYK’de bulunan görsel ve işitsel arşiv kayıtlarının paylaşımı konusunda karara vardık. İki liderin Güven Yaratıcı Önlemler kapsamında, bu çalışmayı ilan etmesiyle de çok sıkı çalışmaya başladık. Daha sonra tabloları slayt olarak izledik. Açıkçası elinizde tam olarak ne olduğunu, eserlerin kalitesini bilemiyordum. Slaytlarda Kıbrıslı Rum ve Yunanlı sanatçılara ait eserleri görünce inanamadım. Ağladım, çok duygulandım. Bu denli iyi durumda olmaları, beni ayrıca mutlu etti. O anda fark ettim ki tüm bu tablolar bir koleksiyonun devamıydı. Bu arada tabii videoların ve seslerin iadesi için de çalışmalar başlatıldı. Brüksel de bunlar dijital platforma taşındı. Bu çalışmalar devam ederek kuzeydeki eserler Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’na getirildi. O da ayrıca çok duygulandığım bir gün oldu. Ne zaman ki büyük araç alana girdi, çok etkilendim. Çünkü farkındaydım, kuzeyde özellikle de milliyetçi kesimde bu eserlerin iadesine ilişkin pek çok reaksiyon oluşmuştu. Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı bu duruma karşı çok mücadele vermişti. Gerçekten bu eserlerin iade edilmesini bence kalpten istedi. Tüm bunlar inanılmaz bir süreç… Tüm bunlar yaşanırken tabloların geçmişine ilişkin çalışmaya da başladım. Kani ve Ruzen bana bazı temel bilgiler de verdi. Hangi eserin kime ait olduğu, ne zaman yapıldığı, ne anlattığı bunlar çok önemli detaylardı. Bunları anlayabilmek için pek çok araştırma yaptım. Çok eskiye dayanan bilgileri taradım. Eserlerin tarihini araştırdım. Gerçekten aralarında çok çok önemli çalışmalar vardı.”

 

Daha önce Ledra Palas Otel’de, ara bölgede, açılan sergide iade edilen bu eserlere dair küçük bir sergi açılmıştı. Tablolara dair temel bilgim Mağusa Belediye Galerisi’nden geldiği yönündeydi. Bu kez tüm tabloları görme şansı yakaladım. Hikayelerini detayıyla öğrendim.

“Mağusa Belediyesi 1953 yılında şehrin merkezine büyük bir belediye kütüphanesi açtı, 1958 yılında ise aynı binanın üçüncü katında, Mağusa’nın merkezine büyük bir galeri kazandırdı. Bunları net söylüyorum çünkü hatırlıyorum. Ben ortaokul öğrencisiydim ve okul bizi buraya geziye götürdü. İşte iade edilen tabloların büyük bölümü buradan, Mağusa Belediyesi’ne ait galeriden geldi. O yıllarda bu galeri çok önemli bir sanat merkeziydi. Gerçekten  önemli sanatçılara ait eserleri topluyordu. Pek çok önemli sergiye ev sahipliği yapıyordu. Zaten Mağusa özellikle 1950’li yıllardan 1974 yılına kadar önemli gelişimler kaydeden şehirlerdendi. İlk başta tabii tüm bu bilgileri, eserlerin Mağusa’dan geldiğini dahi bilmiyordum. Kırk altı yıl sonra, bir bodrumdan çıkan tablolar… İlk başta Georgihios Georghiou ve çok önemli eserleri olan Yunanlı ressama Ioannis Tsarouchis’e ait olan eserleri görünce, Mağusa’dan gelmiş olabileceğinin farkına vardım. Pek çok tabloda küçük beyaz plastik etiketler duruyordu. Onca yıllık bu etiketler bize Mağusa’daki galeriden geldiklerini gösterdi. Yavaş yavaş bir dedektif gibi çalıştım. Tabloların arkasındaki bilgilerden yola çıkarak veriler elde etmeye çalıştım. Uzun bir sanat tarihi çalışmasından sonra da temel pek çok bilgiye ulaştık.”

 

“G. Georgiou’nun evinde 297 eser vardı bize sadece 41 tanesi verildi”

Genel olarak tabloların özelliklerine dair bilgiler ediniyorum. Her birinin ayrı ayrı hikayesi var. Her bir eser aslında insan ömrüne yetmeyecek uzun bir zaman dilimini içinde barındırıyor. Hatta biz gittikten sonra da barındırmaya devam edecekler. Şimdi şahitlik ettiğim bu sergi, gelecek nesillere tarihi bir olay olarak anlatılacak.

“Toplamda 219 eserin iadesi gerçekleşti. Bu tablolar 42 farklı sanatçıya ait. 8 eserin ise kime ait olduğunu maalesef tespit edemedik. Sanat eserlerinin çoğu, 132 eser, üç sanatçı tarafında yapıldı. Michalis Hadjidemetriou 63 eseri, Georghios Georghiou 44 eseri, Stelios Votsis, 23 eseri bulunuyor. Eserlerin 140 tanesi Mağusa’daki galeriden geldi. Biliyoruz çünkü söz konusu galerinin müdürü 1971 de emekli olurken Lefkoşa’ya taşınarak, yanında galeride olan tüm eserlere dair bilgileri de getirmiş. Elimizde yazılı kaynaklar var. En fazla eseri olan daha çok portre çalışan Kıbrıslı Rum sanatçı Michalis Hadjidemetriou’ya ait. Tabloları galerinin koleksiyonundan alınmış. Öte yandan 44 eserin ressamı daha çok anıtsal çalışmaları ile bilinen, Georhhios Georgiou. Bu eserler Mağusa’da Ermou sokağı 136 numaralı evinden ve galerisinden geldi. Sanatçının ailesi de bu bilgileri yazılı olarak doğruladı. Onun sadece üç tablosu, Mağusa’daki galeriye ait. Halen hayatta olan yeğenlerinin anlattığına göre kendisi 1973 yılında ölünce, onlar da Mağusa’ya gidip evde olan bütün eserleri listeleyip, kilitleyip Lefkoşa’ya dönmüşler. Ellerindeki listeye göre geride 297 eser bıraktılar. Bize sadece 41 eser iade edildi. Öyle görünüyor ki kuzeyde ona ait daha pek çok eser var. Umarım komite bu gibi çalışmalara devam eder ve çok daha fazla eserin iadesi sağlanır. 25 eser, Stelios Votsis’e ait. Bunların 24 tanesi Varoluşlar isimli seriye ait. Kendisi Londra’da büyük bir sergiye katılmış, eserler gemi ile adaya getirilmiş ancak dönüşünde başlayan olaylar nedeniyle eserler Mağusa limanında kalmıştı. 71 eser ise Yunanlı sanatçılara ait. Bunlara ek olarak Georghios Kotsonis, Rhea Bailey, Sergios Sergiou ve Maria Tourou da hayatta olan sanatçılardır ve eserlerinin Mağusa belediye galerisine ait olduğunu doğrulamışlardır.”

Bunca tablo arasında beni en fazla etkileyen sanatçı, belirgin figürleriyle adeta anıtsal eserler çizen Georghios Georghiou… Daha çok Kıbrıs’ta yaşanan tarihi olayları resmettiği bu tablolarda, içinden geçtiği savaş günlerine de atıfta bulunan eserler çizdi. Hatta en beğendiğim tablosu Kıbrıslı Rumların İngilizlere karşı olan mücadelesini anlatan eseri… Hikayesini Yiannis Toumazis anlatıyor.

“Georghios Georghiou 1901-1972 yılları arasında yaşayan Kıbrıs sanat tarihinde önemli yere sahip bir isim. Her ne kadar alaylı olsa da her zaman Kıbrıs’ın tarihinden etkilenerek farklı süjeleri konu aldı. Özel tekniği ile belli bir sanatsal söylem geliştirmeyi başardı. Kişisel hayatında mesafeli, yakınlaşması zor olan biriydi. 1933 yılında eğitimini tamamlayıp adaya dönünce resimleri ile çok popüler oldu. Bazı eserleri evinde çekilen fotoğraflarda da görülüyor. Bu fotoğraflar daha evvel bahsettiğim, halen hayatta olan, yeğenleri tarafından çekildi, saklanıyordu.”

“Ortak mirasımız için herkesin elindekileri iade etmesi önemli”

Biraz da dedikodu yapıyoruz. Kıbrıslı Türkler arasında dolaşan bir rivayete göre, bu sanatçılara ait tabloların bir kısmı Mağusa’da yaşayan bazı şahısların elinde…

“Bunları biz de duyuyoruz hatta daha başka şeyler de… Ben buradan iki topluma bir mesaj vermek istiyorum. Bizim ortak adamız, ortak mirasımız, ortak kültürümüz var. Bu mirasın daha görünür olması için herkesin elinde bulunan eserleri iade etmesi çok önemli. Bu tablo da olabilir, kitap da olabilir. Hatta zaman zaman inanın fotoğraf bile olabilir. Biz Mağusa’dan ayrılırken en çok fotoğraflarımızın kalmasına üzülmüştük. Bazen saklanan ve sahibine verilen tek bir fotoğraf bile o kadar anlamlı ki. İnsanlar bazen bilmeden, sahipleri olduğunu düşünmeden de bunları saklayabiliyorlar. Ama bizler şunu unutmamalıyız ki bunlar ortak kültür mirasımız. Ortak kültür mirasımızın ispatı. Bunları daha görünür kılmalıyız. Bu eserlerin iade edilmesinin en önemli yanı 1974’ten bu yana atılan ilk, tek pozitif adım olması. Bugüne kadar hep ölen insanlarımızın kemiklerini iade ettik. Oysa ilk kez iyi niyet ve barışçıl bir amaçla iade gerçekleşti. Bunlar geleceğe daha olumlu baka bilmemiz açısından çok kıymetli.”

“Bugüne kadar açtığımız en başarılı, en ilgi gören sergi”

Sergi salonunda bulunduğum sürede, Temmuz sıcağına ve yaşanan salgın korkusuna rağmen sergiyi benimle birlikte ziyaret eden pek çok sanatsever olduğunu gördüm. Bu elbette çok anlamlı ve sevindirici.

“Sergi çok ilgi gördü. Ben bu denli ilgi göreceğini düşünmemiştim. Sanırım bugüne kadar açtığımız en başarılı, en çok ilgi gören sergi oldu. Biz de buna katkı koyduk. Farklı turlar düzenliyoruz bu turlarda Yunanca ve İngilizce dil seçenekleri de mevcut. Hem sergiyi geziyoruz, hem de ben ziyaretçilere her eserin hikayesini anlatıyorum. Özellikle geçmişte Mağusa’da yaşayanlar sergiyi ağlayarak geziyor. Eski günlerine dönüyorlar. Çünkü özellikle Hadjidemtriou’nun eserleri Mağusa’nın bilinen simalarının portrelerinden oluşuyordu. Onları görünce de çok etkilenenler oldu. Bu sergi Mart ayında açılacaktı ancak korona virüs salgını nedeni ile Temmuz ayına kaldı. Ağustos ayı boyunca kapalı olacak. Eylül’den Ekim ayının sonuna kadar yeniden açacağız. Sergi Lefkoşa’da Mağusa Kapısı karşısında yer alan, Devlet Çağdaş Sanat Galerisi’de (SPEL) yer alacak. Yine farklı dillerde bilgilendirme gezileri de yapacağız.”

Son olarak eserlerin sergilendikten sonraki akıbetinin ne olacağını da sormadan edemiyorum.

“Bu tablolarla ilgili Başkanlık sarayı üç kişiden oluşan komite kurdu. Bu komite belli kriterler belirledi. Eserlerin kendilerine veya ailelerine ait olduğunu ispatlayanlara eserlerini geri iade etme yönünde bir düşüncemiz var. Henüz net değil ama bu yönde bir çalışmamız olduğunu söylemek mümkün. ”