“Barış yanlısı olmak, bizi barış gazetecisi yapmıyor” – Vasvi Çiftçioğlu

“Barış yanlısı olmak, bizi barış gazetecisi yapmıyor”

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Faküktesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu Vasvi Çiftçioğlu, şuan aynı fakültenin doktora programına devam ediyor, 2004 yılından buyana da Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu’nda (PIK) iki toplumlu/iki dilli bir programın yönetmenliği sürdürüyor. Her zaman barışa inanan, barış için çalışan meslektaşım yine çok önemli bir projeye imza atarak Barış Gazeteciliği : Kıbrıs’taki Gazeteciler için Pratik El Kitabı çalışmasını bizim için hazırladı. Üç dilli olarak hazırlanan bu kitabın detaylarını kendisinden dinledim. Her gazetecinin okuması gereken bu çalışmayı www.peacejournalismcy.net de bulabilirsiniz. Ayrıca Vasvi yakın zamanda Basın Emekçileri Sendikası’nın bu kitabı yayınlayacağı bilgisini de paylaşıyor. Kitabı okuduktan sonra benim aklımsa barış gazeteci olmak için aslında daha yürünecek çok yolumuz olduğu gerçeğine takılıyor.

 

Kuşkusuz barış gazeteciliği önemli, Kıbrıs için de çok gerekli, ama ona bu kitabı yazdıran neydi ben esas bunu öğrenmek istiyorum. Doktora programına başladığından buyana barış gazeteciliği ile hem teorik hem de pratik olarak yakından ilgilenene Vasvi süreci anlatıyor.

“Kıbrıs’ta medyanın toplumlarının birbirine ilişkin önyargılarını besleyen en önemli aktörlerden olduğunu düşünenlerdenim.  Uzun süredir çalıştığım Biz/Emeis programı sayesinde pratikte barış gazeteciliği ile ilgili çok önemli deneyimler kazandım ve bunları adanın her iki yanındaki gazetecilerle paylaşmak istedim. Kıbrıs’ta daha çok barış gazeteciliği icra edilmesi, tam yarım asırdır çözülmeyi bekleyen ve uzadıkça her iki topluma da ızdırap veren Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.”

 

“Barış gazeteciliği Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır”

 

Barış gazeteciliği üzerine pek çok araştırma yaptığını bildiğim için bu terimin ne anlama geldiğini bizim için izah etmesini istiyorum. Kıbrıs’ta herkesin kendine özgü bir barış gazeteciliği tarzı olsa da aslında bunun tek bir açıklaması bulunmakta.

“Barış gazeteciliğinin temeli çatışma ve/veya uzlaşmazlıkları şeffaf hale getirerek sorunlara barışçıl çözümler bulunmasına fırsatlar yaratmaktır. Barış gazeteciliği kısaca, medyanın ve gazetecilerin düşmanlığı ve şiddeti körüklemek yerine, barışa ve barışçıl çözümlere şans vermesini hedefleyen bir ilkeler bütünü olarak da tanımlanabilir.”

 

Kitapta da öne çıkan bir nokta var;  barış yanlısı olmak, bizi barış gazetecisi yapmıyor işte tüm mesele belki de bu noktada başlıyor. Vasvi öneli bir tartışmayı da bir anlamda alevlendiriyor. “Kesinlikle! Beni bu kitabı yazmaya motive eden şeylerden biri de budur aslında! Kıbrıs’ta federal bir çözümden yana olan gazeteciler ve/veya basın yayın organları kolaylıkla kendilerini “barış gazeteciliği” yapıyor olarak görüyor. Barış istemek ve barış gazeteciliği çok ayrı iki olay. Tabii ki benim gönlümden geçen tüm Kıbrıs’ta gazeteci olsun veya olmasın barış isteyenlerin sayısının her geçen gün artmasıdır. Ama “barış gazeteciliği yapıyorum” diyebilmek için, barış gazeteciliğinin ilkelerini bilmek, haberleri ona göre kaleme almak gerekiyor. Kitapta da belirttiğim gibi; barış gazeteciliği ciddi, araştırmacı ve profesyonel bir habercilik şekli olup uzlaşmazlığı/çatışmayı daha şeffaf hale getirmeyi amaçlamaktadır, ancak bu barış savunuculuğu değildir.  Barış yanlısı bir kişi/gazeteci olmak, kişiyi otomatik olarak barış gazetecisi yapmaz çünkü barış gazeteciliği için takip edilmesi gereken etik ikeler kurallar var, kitapta bunları anlatmaya çalıştım.

Belirtmek istediğim bir diğer nokta ise; barış için yazdığını düşünen pek çok köşe yazarının/gazetecinin yazılarına yakından baktığınızda satır aralarında karşı tarafı suçladıklarını, çözümsüzlüğün faturasını ‘onlara’ kesip, ‘bizim tarafı’ haklı gördüklerini görebilirsiniz. O yüzden barış istemek ya da barış için yazdığını düşünmek sizi barış gazetecisi yapmaz diyorum kitapta.

Aslında tam tersi yönde bir algı da var; yani barış gazeteciliği ile ilgileniyorum dediğinizde, bazen karşınızdakiler bunu barış aktivistliği ile karıştırıyor. Barış gazeteciliği yapmak, barış aktivistliği yapmakla ayni şey değil.”

 

“Tarafsız gazetecilerin, barış gazeteciliğini rahatlıkla benimseyeceğine inanıyorum”

 

Elbette bu cevabın üzerine nasıl barış gazetecisi olacağız konusunu bize bir izah etmesini istiyorum. Vasvi bu konuyu çok anlaşılır biçimde anlatıyor. Elbette yine anlamak isteyenlere…

“Tersten gidersek, anlatmak daha kolay olacak sanırım. Yani ne bizi savaş gazetecisi yapar? Karşı tarafı suçlamak; düşman göstermek; haberleri tek taraflı yazmak; ya da sorunları sadece iki tarafa indirgereyerek (Rum-Türk) geniş resmi görememek; uzlaşmazlıkları bir futbol maçı aktarır gibi holigan bir uslupla sadece kazan-kaybet denklemiyle aktarmak; karşı taraf hakkında genelleyci yaklaşımlar sergilemek (Rumlar şöyle… Türkler gene böyle yaptı gibi); sadece politik elitlere ve üst düzey diplomatik kaynaklara söz hakkı vermek; sadece elit kesimden gelen barış önerilerine yer vermek; şiddeti ve savaşı sorunlara bir çözüm yolu olarak meşrulaştırmak; Tarafları “Biz” ve “Onlar” diye bölmek ve, bizim tarafın yaptıklarını/isteklerini haklı ve meşru gösterip, karşı tarafın taleplerini aşırı/yersiz olarak lanse etmek; Sansasyonel bir dil kullanmak. Bizi barış gazetecisi yapacak olan anahtar; özellikle uzlaşmazlıklar ve çatışmalarla ilgili neyi nasıl haber yapacağımıza, kimlere ses verdiğimize, nasıl bir dil kullandığımıza özen göstermektir. Tarafsız ve araştırmacı gazetecilik yapanların, barış gazeteciliği ilkelerini çok rahatlıkla benimseyeceğine inanıyorum.”

 

Tabii benim bu kitaptan anladığım barış gazeteciliği kavramı, sadece siyasi haberleri içeren bir yaklaşımdan öte, sosyal konular, röpörtajlar, televizyon haberleri ve genel olarak yazdığımız tüm haberleri kapsıyor.

“Kesinlikle barış gazeteciliği, iyi bir gazetecinin sürekli rehberidir. Barış gazeteciliği bildiğimiz standart meslek ilkelerine ilave olarak uzlaşmazlıkları/çatışmaları daha şeffaf kılmayı ve barışçıl çözüm önerilerine ses vermeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Her hangi konuda olursa olsun dengeli, tarafsız, adil haberler yapmak isteyen herkes kendine barış gazeteciliğini örnek alabilir.  Burda şunu da belirmek gerekiyor; Kıbrıs sorunu konusunda barış gazeteciliğini benimsediğini söyleyen bir gazetenin ya da gazetecinin iç politik meselerde saldırgan bir tutum takınması, savaş gazeteciliği yapması kabul edilebilir değildir.”

 

Bizim tek başımıza barış gazeteciliğini benimsememiz ve uygulamaya çalışmamız elbette yetmiyor. Çalıştığımız kurumların da bu benimsemesi, bizi bunun için yüreklendirmesi gerekiyor. Medya patronları maalesef gazeteciler olmuyor.

“Ben yıllardır barış gazeteciliğini pratikte uygulamaya çalışan bir gazeteci olarak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, barış gazeteciliğinin önündeki en önemli engeller medya kurumlarının yayın politikaları, politik ideolojileri ve ekomomik çıkarlarıdır. Sonuçta hiçbir gazeteci, tam bağımsız bir şekilde kendi başına buyruk istediği haberi, istediği dille yazamıyor. Çalıştığınız kurumun politikası, editör veya yazı işleri müdürünüzün konuya bakışı da çok önemli… Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yazdıkları haberler üzerinde son sözü söyleme hakkı gazetecilere ait değil.”

 

“Kıbrıs’ın her iki yanında da basın ne yazık ki, siyasi elitlerin sesi gibi hareket ediyor”

 

Kıbrıs medyasının barış gazeteciliği konusunda hangi noktada olduğunu da Vasvi ile konuşuyoruz. Elbette konuştuğunuz zaman her gazeteci bunu savunur ama pratikte bunun ne denli uygulandığı tartışmaya açık bir konu olarak, her daim önümüzde …

“Ne yazık ki barış gazeteciliği konusundaki istisnalar kaideyi bozmayacak kadar az. Açık söylemek gerekirse hem Kıbrıs Rum basının hem Kıbrıs Türk basınının tutumu beni sıklıkla dehşete düşürüyor. Kıbrıs’ın her iki yanında da basın ne yazık ki, siyasi elitlerin sesi gibi hareket ediyor ve mesele Kıbrıs sorunu olduğu zaman, karşı tarafı suçlama oyunu bitmek bilmiyor. Hep biz mağdur ve haklı, onlar ise halksız ve aşırı taleplerde bulunan taraf oluyor. Bunu her iki taraftaki medya ve gazeteciler de kusursuz şekilde yapıyor çünkü kolay ve alışılmış olan bu.  50 yıldır çözülemeyen bir soruna ev sahipliği yapan, bölünmüş bir adanın gazetecileri olarak, artık kolay yolu bırakmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Didaktik konuşup kimsenin başını ağrıtmak istemiyorum ama medyanın her iki toplumun yeniden yakınlaşmasına ve birbirini daha iyi anlamasına, acılarımızın da çıkarlarımımızın da ortak olduğunu anlatmakta eğitimden sonraki en önemli kurum olduğunu düşünüyorum.”

 

Son olarak Kıbrıs’ta barış gazeteciliği mümkün mü konusu Vasvi ile en çok konuştuğumuz konu oluyor hem bu röportaj, hem de günlük yaşamdaki sıkıntılarımız içerisinde.

“Hayalperest değilim. Açıkcası, barış gazeteciliği yapmanın mümkün olmadığını düşünsem bu kitabı kaleme almak için vakit harcamazdım. Barış gazeteciliği yaklaşımı, Kıbrıs’ta her iki toplumun da birbirlerinin hassasiyetlerini anlaması, daha fazla empati yapması, Kıbrıs sorunu denen karmaşık yapıyı daha şeffaf hale getirmek için bulunmaz fırsatlara zemin yaratabilir. Kıbrıs’ta gazetecilerin daha farklı bir dil kullanma ve başka haberler yapma zamanı çoktan geldi. Kolay bir değişim ve dönüşümden bahsetmiyorum ama gerçekleşmemesi için de sebep yok. Yapılması gereken, üniversitelerdeki iletişim fakültelerinde daha fazla barış gazeteciliği derslerinin açılması, ve gazetecilere yönelik eğitim çalışmaları gerçekleştirilmesi…”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir