“Kıbrıslı sanatçılara ev sahipliği yapmayı şiar edindik” – ZİHNİ TÜMER
“Kıbrıslı sanatçılara ev sahipliği yapmayı şiar edindik” Zihni Tümer, Cer-Modern Sanatlar Merkezi, Sanat Programları Yöneticisi… Hikâyesi Kıbrıslı ressam bir annenin oğlu olarak Ankara’da dünyaya gelmesiyle başlıyor. Lise yıllarını Kıbrıs’ta geçirdikten sonra, Türkiye’ye dönmüş olsa da adaya dair hatıraları hala net. Ankara’nın ortasında adeta vaha gibi duran Cer Modern’nin kuruluş öyküsünü anlatırken, dünyada değişen müzecilik algısı konusunda da bizi aydınlatıyor. Zihni Tümer’le sohbetimiz Kıbrıs’la olan yakınlığı ve ilgisi ile başladı. Onun için mekâna bu denli ilgili bir Kıbrıslı görmek, benim için de bu mekanda bir Kıbrıslı yönetici ile karşılaşmak şaşırtıcıydı. “Ankara doğumluyum ancak Kıbrıslı, sanatçı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldim. Lise yıllarımın bir kısmı Lefkoşa Türk Lisesi’nde geçti. Biz Çetinkaya’da top oynarken şimdiki Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin merkez binası şapkacılar sokağıydı. O sokakları ve yerli üretimlerimizi unutamam. Maalesef artık hiçbirini yaşatmıyoruz. Bahsettiğim yıllar 1980’li yıllardı. Ardından üniversite için Ankara’ya geldim sonra Kıbrıs’a yaşamak için bir daha dönmedim. Ancak burada eğitim gören Kıbrıslı arkadaşlarımla çok yakın, iyi dostluklar kurdum. Ada ile olan fiziksel ilişkim özellikle akrabalarımın yoğun olarak bulunduğu Girne’ye sıklıkla gitmemle devam ediyor.” “Cer Modern sanat sürükler anlamına geliyor” Cer Modern Sanatlar Merkezi, Ankara’da, adeta çöldeki bir vaha gibi, ihtişamla duruyor. Farklı sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan bu merkez, bürokrasi şehri olarak anılan Ankara’ya farklı bir anlam katıyor. “Üniversite eğitimimin ardından uzun süre yurt dışında yaşadım ve kültürel alanlarda pek çok faaliyetlerim oldu. Ardından Türkiye’ye döndüm. On yıl British Council’da çalıştım. Bu süreç sanat ve kültür bakış açımın netleşmesine olanak sağladı. Ardından Ankara’nın başkent olarak kemikleşmesinde etkin olan sanat ve kültürün alanlarının köklenmesine yardımcı olmak amacıyla Cer Modern’nin faaliyet gösterdiği bu alana ilgi duymaya başladım. Bu arada 2007 yılında inşaat halinde bir yapı olan bu alanın, yeniden dönüşümü sağlandı. Böylece post endüstriyel yapı olan mekân sadece sanatsal faaliyetler için tasarlanan yapıya dönüştü. Önce Cer atölyeleri ile sanatsal bir işlev kazandı. Zaman içinde Cer Modern ismini alıp bir grup arkadaşımla projelendirme yaptık. Yapının önceki Cer atölyeleri kimliğine de atıfta bulunarak Cer ismini koruyarak, yeni kimliği ile modern sanatlar merkezi olarak hayat bulmasını sağladık.” Cer kelimesinin ne anlama geldiğini ve mekanda neden bu isminin kullanıldığını da bizimle paylaşan
Tümer, yeni bir şey daha öğrenmeme olanak sağlıyor. “ Cer kelimesi demiryolları terminolojisinde önde çeken, bizim lokomotif olarak tabir ettiğimizi, araç anlamına geliyor. Bu tabir popüler Türkçede çok fazla kullanılmasa da hala demir yolları terminolojisinde kullanılıyor. Burada yüklediğimiz metafor cer çekmek, sürüklemek, modern ise sanatı ifade ediyor. Böylece sanat sürükler anlamını mekana uygun gördük diyebilirim. Yapısal olarak 10.000 metre kare olan alanda sanatın beş disiplini ve her bir disiplinin de birbirileriyle ilişki kurdukları çalışmalar yapıyoruz. Tüm sanatsal alanlarla direk ve en direk ilişkiler geliştirdiğimiz bakış açısına sahibiz.” Doğrusu sanatsal etkinliklerin merkezi İstanbul iken Ankara’da bu faaliyetleri gerçekleştirme çabasının nedenini de merak ediyorum… “Türkiye’de modernizmi tanımlayabildiğimiz son altmış yıllık serüven içinde buradaki sanatsal kurumsallaşma önemli. Bunun yanında Ankara’nın modern cumhuriyet Türkiye’sinin başlangıcı olduğunu hatırlarsak ilk yapıların, sanatsal olarak ilk faaliyetlerin şuanda Cer Moder’nin de içinde bulunduğu Altındağ bölgesi olduğunu fark ederiz. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu batılı bakış açısı, ülkede yaşanan batılı beyin gücüyle beraber ortaya çıkan sanatsal eserler ve yapılar günümüzde bile etrafımızda net şekilde görülüyor. Bu nedenle Ankara’da sanatsal çalışmaların gelişmesinin ayrı bir anlamı olduğunu söyleyebilirim.” Türkiye’de ve dünyada endüstriyel yapılar yıkılmıyor. Restore edilerek birer sanat merkezine dönüştürülüyor. Cer Modern’de Santral İstanbul ve İstanbul Modern gibi dönüştürülen pek çok binadan sadece birisi… “Cer Modern, Ankara tren garına eklenti olarak bir Alman mimar tarafından inşa edilen binadır. 1980’li yılların sonuna kadar demir yolları işletmesine hizmet eden bu yapı kömürlü, buharlı lokomotiflere daha sonra da dizel motorlu araçlara hizmet verdi. İstanbul Bağdat Hicaz demiryolu olarak Osmanlı zamanında da kurgulanan demir yolunun eklenti elemanlarındandır. Lokomotifler burada tamir ediliyordu. Ancak zamanla teknolojinin ilerlemesiyle bu bina ihtiyaçları karşılamaz oldu. Ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tarihi yapı olarak tescillendi. Restorasyon ile geri dönüştürülerek yeniden kazanıldı. Cer Modern 2010 Nisan ayında açıldı. Hala yolun başındayız. Çalışma fonksiyonu sosyal, mimari ve yapısal süreçlerin devamı olarak bir sanat evi veya çağdaş sanat evi olarak Avrupa’da
gördüğümüz mekanları birebir uygulayan merkezdir. Bu anlamda Türkiye’de tektir. Türkiye’de ve Kıbrıs’ta sıkılıkla sanat konusunda bir tarafta belediyelere ait olan kültür merkezleri öte tarafta müzeler ya da kendini müze olarak tanımlayan mekanlar bulunur. Bunlar da genelde kamusal yapılardır. Devlet tarafından işletiriler. Hâlbuki Cer Modern, modern satalar merkezi olarak bu iki işlevin ortasında bulunan iki faaliyetin de işlevini kendi içinde bulunduran hem bir kültür merkezi hem de müzecilik faaliyeti yapan bir alan. Avrupa’da da bu çalışma şeklini sıklıkla görürüz. İçinden insan geçen bir boyutlandırma ve sosyal, kültürel tüketim alanı diyebiliriz. Sergi, tiyatro, sinema salonları, müze mağazası, kafesi genç sanat sergi alanları, sanatçı atölyeleri ile Türkiye’de bu yapıda içinde sanatçı atölyelerini barındıran tek mekândır. Böylece genç sanatçılara da bu atölyede çalışmalarını sürdürmeleri için fırsat yaratıyoruz. Onlara alan sunuyoruz. ”
“Müzeler artık farklı sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan binalar” Cer Modern’nin çalışmalarından yola çıkarak günümüz müzecilik anlayışına ilişkin açıklamalarda da bulunan Tümer, artık müzelerin farklı sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yapan mekânlara dönüştüğüne dikkat çekiyor. Türkiye de müze, sanat merkezleri veya kurumsal sanat merkezleri kendi mekânlarını oluşturarak, salt kendilerine ait koleksiyonları sergileyen yapılar olmuşlardı. Fakat geçtiğimiz birkaç yılda bu değişti. Bizim de bu sürece katkı koyduğumuz kanısındayım. Bildiğiniz sanat merkezleri ve müzeler kendilerini daha sosyal alanlara itti. Edebiyat ve düşünsel alanlardaki faaliyetlerini yoğunlaştırıp sanatın diğer disiplinlerine de dokunarak faaliyetler üretmeye başladı. Tabii sosyal müzecilik akımının dünyada son derece hâkim olduğunu görüyoruz. Artık müzeler tüm sanatsal ve kültürel faaliyetlere ev sahipliği yapan, plastik sanatları her zaman taşıyıcı unsur olarak gören, ama diğer sanat disiplinleri ile doğrudan ilişkiler kuran alanlar. Biz de faaliyetlerimizi üretirken bu şekilde dünyayı ve gelişmeleri gözlemleyerek Türkiye’de uyguluyoruz.” “Türkiye’deki Kıbrıs algısını tanımlayan bir sergi” Zihni Tümer, Cer Modern olarak, Kıbrıs’ı sanat üzerinden okumak ve okutmak için sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapmaya devam edeceklerini müjdeliyor. Aklıma burada açılan ve mekanı öğrenmeme olanak sağlayan Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır sergisi geliyor… “Kıbrıs’ta gerek Türk toplumu gerekse de iki toplumlu olarak yapılan tüm sanatsal projelere
Cer Modern’de ev sahipliği yapmayı misyon edindik. İki yıl önce yaptığımız Bir Savaş Nasıl Hatırlanmalıdır sergisi de bunlardan biriydi. Çok güçlü ve önemli bir sergiydi. Bu sergiden sonra bakış açısını yine politik ve sosyal gelişmelere paralel olarak sanat üzerinden okumak ve okutmakla alakalı Kıbrıslı projelerine, ev sahipliği yapmayı kendimize şiar edindik. Kıbrıslı sanatçılarla bir bütünlük içinde hareket etmeyi hedefliyoruz. Diğer bir Kıbrıslı sanatçı Dilek Karaaziz de bu çerçevede çalıştığımız isimlerden birisidir.”
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!